İkinci Sayımızla Merhaba | The Second Issue
Derginin ilk sayısını Mart ayında yayınlamıştık. Yılda iki kez Mart/Eylül aylarında yayınlamayı planladığımız Arşivde Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Dergisi’nin Eylül sayısını yine büyük bir heyecan duyarak hazırladık. Derginin çıkışından bu yana Türkiye’den ve yurtdışından aldığımız geri dönüşlerden, bu derginin önemli bir ihtiyacı karşıladığını görebiliyoruz. Feminizm ve arşivcilik alanında önemli konuları gündeme getiren bu sayıyı da, ilk sayı gibi Araştırma-İnceleme, Röportaj ve Kitap Tanıtımı olmak üzere üç bölüm altında topladık.
İkinci sayının Araştırma-İnceleme yazılarından ilki Anke Voss-Hubbard’ın kaleme aldığı “Belge Yoksa Tarih de Yoktur: Mary Ritter Beard ve Kadın Arşivlerinin Erken Tarihi” başlıklı makale, Mary Beard’ün kadın arşivleri alanındaki öncü çalışmalarını ele alıyor. Beard’ün temel amacı, “tarihin çerçevesini, kadınların geçmişini de dahil ederek” genişletmekti. Beard’e göre, “kadın tarihinin tamamen profesyonel ve kurumsal bir hale gelmesi ancak kadın arşivlerinin kurulmasıyla’’ mümkündü. ABD’de kadın merkezli arşivciliğin öncülerinden biri olan Mary Ritter Beard, 1935’ten itibaren diğer feministlerle birlikte Dünya Kadın Arşivleri Merkezi’ni kurmak için olağanüstü çabalar sarf etmişti. Beard’ün hayalindeki arşiv merkezi, ABD sınırlarını aşarak dünya genelindeki kadınlara ulaşmayı ve kadın tarihiyle ilgili tüm belgeleri kurtarmayı hedefliyordu. Bu büyük çabalara rağmen Dünya Kadın Arşivleri Merkezi kurulamamış da olsa bu çabalar, Harvard Üniversitesi’nde bulunan Amerika’da Kadın Tarihi Üzerine Arthur ve Elizabeth Schlesinger Kütüphanesi ve Smith Koleji’nde Sophia Smith Koleksiyonu’nun kurulmasına öncülük etmişti.
İkinci sırada Karen M. Mason ve Tanya Zanish-Belcher’in “Arşiv Bilincini Geliştirmek: Kadın Arşivleri, Derleme ve Kullanım Konusundaki Geleneksel Yaklaşımlara Nasıl Meydan Okuyorlar?” başlıklı makalesi, kadın merkezli kütüphane ve arşivlerde arşiv sağlama konusunu ele alıyor ve tarihsel kayıtlarda kimlerin eksik olduğu sorusuna yanıt veriyor. Makalede, iki önemli kadın arşivi inceleniyor: Bilim İnsanı ve Mühendis Kadınlar Arşivi (Iowa Devlet Üniversitesi – Archives of Women in Science and Engineering) ve Iowa Kadın Arşivleri. Yazarlar, bu iki projede karşılaştıkları deneyimleri ve geleneksel derleme yöntemlerine nasıl meydan okuduklarını anlatıyorlar. Ayrıca, Güney Amerika kökenli kadınlar ve bilim kadınlarıyla yapılan sözlü tarih projelerini detaylandırıyorlar. Böylelikle, “geleneksel anlamda bağışçı olmayan bireyleri, çeşitli arşiv koleksiyonlarının inşa edilmesine ve kullanılmasına katılmaya teşvik ederek tarihsel kayıtlardaki boşlukları doldurmaya” yardımcı olduklarını belirtiyorlar. Makale, geleneksel koleksiyon sağlama yöntemlerinin yanı sıra, daha kapsayıcı ve erişilebilir yöntemlerin geliştirilmesinin önemini vurguluyor. Ayrıca, dijitalleşmenin arşivlere erişimi nasıl demokratikleştirdiği ve geniş bir kullanıcı kitlesine ulaşmada nasıl yardımcı olduğu tartışılıyor. Sonuç olarak, arşivcilerin tarihsel kayıtlarda eksik olan kadınları belgeleyerek arşivde eşit temsil kavramını hayata geçirmek ve “tarihten uzak tutulan grupları” kapsamak için yürüttükleri çalışmalar bu makalede ele alınıyor.
Üçüncü yazı Özge Baykan Calafato’nun “Arşivi Cinsiyetlendirmek, Cinsiyetin Arşivi: Nebahat Hamit Hanım ve Yeni Türk Kadını” başlıklı makalesi. Makalede, Türk Kadın Birliği içinde aktif rol oynayan Nebahat Hâmit’in fotoğrafları üzerinden bir analiz sunuluyor. Nebahat Hamit kadın hakları, seçme ve seçilme hakkı, eğitim, cinsel terbiye gibi konularda konferanslar vermiş ve bu alanlarda yazılar kaleme almıştır. Calafato, makalesinde şu temel soruyu soruyor: “Bir fotoğrafta cinsiyet okuması yaparken bir yandan da o fotoğrafı barındıran arşivleri toplumsal cinsiyet üzerinden nasıl okuyabiliriz?’’ Bu soru, makalenin ana temasını oluşturuyor ve günümüzde arşivcilikte feminist bir dönüm noktası olarak kabul edilen yeni bir alanı temsil ediyor. Makalesinin sonunda ise, “Bir arşiv ve toplumsal cinsiyet ilişkisini düşünmek, cinsiyet dinamikleri ile tarihsel kayıtlar arasındaki karmaşık etkileşimi tanımakla ilgilidir” ifadesiyle bu ilişkiyi sorgulamanın önemini vurguluyor. Çalışmayı yürütürken Calafato, arşivcilikte toplumsal cinsiyet ve arşivcilik pratiklerini sorguluyor ve bu alanlarda geliştirilebilecek yeni yöntemler üzerine kafa yoruyor. Özellikle de bir arşivin “heteronormatifliği”nin ne anlama geldiğini araştırarak bu bağlamda Cumhuriyet dönemi aile fotoğraflarına odaklanıyor. Çalışmasında, “fotoğraf ve fotoğraf arşivleri üzerinden cinsiyet ve arşiv ilişkisini” derinlemesine inceliyor.
Bu bölümün son makalesi, Nilgün Kıvırcık’ın kaleme aldığı “Egemenin Görmediği Öteki’nin Arşivi” başlıklı yazıda, Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı (KEKBMV) tarafından gerçekleştirilen Ötekinin Hafızası projesini ele alınıyor. Projenin kordinatörü ve aynı zamanda Vakıf Genel Kurul üyelerinden Nilgün Kıvırcık, 2023 yılı başlarında çalışmaları başlayan ve kadın göçmen sanatçılarla yürütülen bu projenin göç olgusunu kadın perspektifinden ele alarak eril tarihyazımına karşı bir duruş sergilediğini belirtiyor. Kıvırcık, projenin amacının öteki olanı anlamak ve tanımak, birlikte yaşamaya katkıda bulunmak olduğunu belirtiyor. KEKBMV’nin feminist arşivcilik anlayışını öne çıkaran bu proje, sivil arşivciliğin etik kuralları doğrultusunda yürütülüyor ve eril dilden arındırılmış bir anlatıyı merkeze alıyor. Göçmen kadın sanatçılarla yapılan sözlü tarih görüşmeleri, onların hikâyeleri, göç süreci, sanat yapma kararlılıkları ve kadın özgürlüğüne dair mücadeleleri üzerine yoğunlaşıyor. Bu görüşmeler Vakfın arşivlerine eklenmiş ve kamuyla paylaşılmıştır. Yazar, bu projenin sadece göç olgusunu tartışmaya açmakla kalmayıp toplumsal barış ve çok kültürlü yurttaşlık için de bir diyalog fırsatı sunduğunu vurguluyor. Bu çabaların, ötekini anlamak ve toplumsal kapsayıcılığı savunmak bakımından ne denli önemli olduğuna dikkat çekiyor. Devamını okumak için tıklayınız.
İÇİNDEKİLER
Eylül 2024 (Cilt 1, Sayı 2)